Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde George Floyd isimli siyah bir Amerikalı , bir polis tarafından öldürüldü.Ve arkasından halk ayaklandı.Bunun üzerine bu polis hakkında tutuklama kararı verildi. Buna rağmen sokaklardaki isyan dinmeyince şehirde sokağa çıkma yasağı geldi “Özgürlükler Ülkesi’nde “ …
Henüz 1957 yılında ,başka bir ifadeyle yakın tarihte , siyahların beyazlarla birlikte belediye otobüsüne binebildiği bu ülkede bu tip olaylar sıkça oluyordu esasen.Sadece bu durumun, siyah bir insanın uğradığı haksızlık , istenmeyen ! buna rağmen kanıksanan bir vaziyet olduğu kabulü ile bu kadar yankılanmıyordu.Ancak Covid 19 salgınının refleksleriyle birleşince ABD kamuoyunun biriktirdiği öfke böylece ateşlenmiş oldu.
Bu aşamadan sonra hiçbir şey olmamış gibi eski hale döner mi yada “yeter ettiniz “ türünden bir ayağa kalkma beklenir mi zaman gösterecek.
NEFES ALAMAYANLARI DUYMAK ZORUNDASINIZ
Bir kısım insan, bu yaşananları hala görmezden geliyor veya gözünde o kadar büyütmüş ki batı düşüncesi yada onun oluşturduğu bu hegemonya için asla bir yıkılma ihtimali dahi görmüyor .
Covid sonrası içinde kısa süre sonra bir toparlanma sağlanıp eskiye dönüleceğini öngörüyor .
Modernlik öyle bir hikaye yazdı ki , kiliseden özgürleşen insanın bilimin kölesi olma yolunda harika ve parmak ısırtan ilerleyişi bilinçleri kör etti.Nefes alamadığımızı ancak bir siyah adamın polisin dizi altında bağırmasıyla fark edecek konuma geldik.
Esasen nefes alamıyoruz.
Heiddeger’in “ bilim düşünmez” uyarısını, Neitsche’nin “bilim putlaşacak ve özgürlük isyanımızla insan olduğumuzu haykıracağız ” seslenişi , herşeyin ayan beyan gözüktüğü nihilizm ve şiddetin hayatlarımızı kasıp kavurduğu bu tayfunda , daha ne kadar nefes alamadan yaşayacağız belli değil.Ancak belli olan şu ki Minnesota’daki çığlık , yeryüzü macerası yaşayan herkesin şuuraltında net olarak var.Sadece dillendirme, ifade etme biçimleri oldukça farklı.Bunu görmek için kehanetlere ihtiyacımız yok.
ÖZGÜRLÜK :ANLAMDIR
Er yada geç bu yaratılışın hakkını vermeyen insanoğlu hüsranla tanışacaktır.Karıncaların hizayı bozmadan bir istikamet buldukları gözümüzün gördüğü bir manzaradır.Yaratılış fıtratı bunu gerektirmektedir. İnsan içinde özgürlük adı altında akıllı cep telefonuyla her kulvarda çılgınca at koşturması ,anlamsız hareketler bütünlüğü içerisinde bir hayat koşturmacası yaratılışın fıtratına en büyük ihanettir. Aristo “ köle konuşan hayvandır” derken sadece zincirlenmiş ve karın tokluğu için çalışan insanın çaresizliğine dikkat çekmiş olamaz.Aynı zamanda insan olmanın deruni hazzını yaşamayan ve yaşayamayacak olan canlının hikayesini de özetlemiştir.Ve özellikle Judeo-Grek kültürün insana bakışını.
Katip Çelebi zor günlerde yapılan dini telmihlere “soğuk dindarlık “ kavramıyla yaklaşıyor. Pandemiyle yaşadığımız bugünlerin ıstıraplarını, telafi edilemez kayıpları, duygusal kopuşları adeta gökten bakarak kaşlarını çatan bir tanrının diliyle yansıtmak , sahicilik emaresi göstermeyen dini söylemler grubuna girmeye müsaittir.
Amacımız bu değildir kesinlikle.
Fakat ibret almak, anı seyretmek ,yaşamın farkında olmak düşünen beyinlerin ilacı, atan her yüreğin musikisidir aynı zamanda .Hayatla hemhal olmaktır. Başımıza geleni, elimizden gelenden müstakil saymak bedbahtlığını , yaşamadan doğru düşünmek elzemdir.
Yaşadığımız hayatın her kulvarında düşüncede, bilimde, sanatta ve kültürde özgürlük aramak zenginliğimizdir. Hatta bunu inovasyonla tutuşturmak bir hüner .İşte Doğu Akdeniz’deki başarıların çoğu böyle sağlanıyor.Bilmeye cesaret edip, hatta bilimsel düşüncede nasıl ve niçin sorularını birlikte sormak kaydıyla kanaatkarlığı unutmak…
Ancak özgürlük adı altında ötekiyle hukukumuzu fakirleştirmek , kerameti kendinden menkul özelliklerimizle büyüklenmek ,etimizin renginin kibri, paramızın kibri, soyumuzun kibri hayatımızı bir virüsten ötekinin kucağına atacağa benziyor.Egolarımızdan kaynaklı her türlü üstünlük gayemizi de, bir mukaddes yada milli! zırha büründürüp sinsice araçsallaştırmak da cabası.
BATI DÜŞÜNCESİ TARİHİN SONU DEĞİL.
Biz söylemedik bu tezi.Kendileri ortaya attılar.Uygarlığımız artık göz kamaştırıyor .Rakip yok.Bitti artık dediler.”Tanrılardan çaldığımız ateşle hepimiz promethaus’un çocukları olarak çılgınca yol alacağız” dediler.Bilim dışında hiçbir yol tanımıyoruz naralarıyla sarhoş olmuşlardı.
Gözle görülemeyen bir taç giymiş varlık yada virüs! bişey sordu bu görkemli uygarlığa: Sorular cevaplardan daha soyludur ! diyen düşünüre nazire yaparcasına .Evet bu soru şuydu :
(….devamı gelecek yazıda)
Ne düşünüyorsunuz?