BUGÜN DOST YARALANMIŞ

          Taksicinin üşümesin diye aracına aldığı kişi tarafından öldürülmesi hepimiz için son derece üzücü ve yıkıcı oldu. Vicdanımızla yıkıldık ve yaralandık. Örselenen içimizdeki iyilik duygusu inşallah ayağa kalkar. Fakat bir kez daha kalpler, vicdanlar, içimizdeki iyi olan ne varsa yerlerdeyiz.

          Diyarbakırlı Ramazan Hoca ,berrak bir kalbin dışarı yansımasıydı. Öldükten sonra tanıdık bu güzel yürekli adamı. Avamı son derece iyi bilen ve bu insanların mihmandarı ,ellerinden tutanı olarak kendi kalbini avucunun içine almış ve böyle irtibat kurma ustalığı yakalamıştı. Yürek yüreğe konuşabilme cesareti vardı. Cinayete kurban gitti. Güncel bir haricilik aldı götürdü onu. Güzel olanı kaybetme hüznü yine yaraladı bizi.

          “Sen bensin sende benim”diyebilen  derviş desturu bu coğrafyada yaşandı oysa.Kötülük kol gezerken bile Yunus insanlar, Veysel Karani’ ler , Zenci Musa’lar, Ömer Halisdemir’ler yaşadı bu coğrafyada. İyi kalmak için sessizce hodri meydan dediler.Ve biz tacı tahtı parlak kralları,firavunları değil onları hatırlıyoruz, kalplerimizin padışahlarını… Yaşadığımız toplumda ise hergün biraz daha yüreğimiz olduğunu unutturan bir hayat tarzı dayatılıyor.İnsanları, sanki kurt sürüsü  gibi canımızın, malımızın, ırzımızın ve aklımızın düşmanı olarak görmeye mecburmuşuz gibi siperlere gömüyoruz kendimizi.Yalnızlaşarak bazen.Güya  çok çalışarak düşünmemek için.Mesleğimizin varsa bir tesellisi sığınarak.Kendimizi korumak adına sırf savunmak için başkalaşarak ,kendimizden farklı bir karaktere bürünüyoruz.

******

          Yirmi yılı aşkın bir AK Parti iktidarından sonra kafamızı en çok meşgul eden ve günlük siyasi polemiklerin  ötesinde kıvrandıran bir düşüncemiz var ki ne yapmalıyız,nasıl, kiminle, kimlerle, tecritle mi(40 kişi oluncaya kadar sınırlı sayı mı ) ? tedricen mi(aşama, aşamamı?) ? tecdiden mi?(Yenilenmek suretiyle mi )…

          Oysa ki müslüman bir coğrafyada yaşıyoruz.

          Etrafımızda kötüler var evet.Fakat iyilerin varlığı muazzam.Kötüyü yok kabul etmek de zor olmuyor artık.Çünkü zorda olsa insanın kötü hemde çok kötü olabileceğini kanıksadık ! ”İbrahim’in imanı olmamış olsaydı, o zaman o basit bir cani ve bir haydut olacaktı ki metafizik olarak ilgimizi bile çekmiyor kötüler “(*) Bu ironik dünyada bir iyinin gülümsemesi bile kalenin surlarında top patlamış gibi alıp kendine çekiyor bizi.

          Paramız da var oysa.İslam düşüncesinin içten zehirlenmesiyle oluşan büyük taarruzun üstesinden geldik.Hamdolsun ayaktayız. Pentagon merkezli hücumların ardı, arkası kesilmese de ,ekonomik gerilla harekatları da dahil, her türlü krizle boğuşarak içimiz harp meydanı kadar kızgın olsa da ,dışımız gül bahçesi gibi hayata devam ediyoruz.

******

İMAN ET, MÜCADELE ET, ZAFER SENİNDİR.

          Yeni bir mücadele şeklinin elzem olduğunu hepimiz hissetmekle beraber, bu tarzın sadece teoride kalmaması adına ne yapmamız gerektiğini konuşmamız gerekiyor .

          Ariflerin derdini en kısa anlatanlar olduğu düşünülürse belki onlarla, Üniversitelerle, Siyasi partilerle, sivil toplumla, yaşadığımız coğrafyanın tüm dinamikleriyle bu milletin hayat ve kainat düşüncesinin ilimleşmesine,gelecek tefekkürümüzün inşaasına  ihtiyacımız var.

İyi ama nasıl yapacağız?

          Kaplıca havuzunun sessizliğini bozan ve sohbetin belini kıran amcalara içimden buğzettiğim günleri hatırlayıp dedim ki sohbet güzel de arkadaşlar içinizde sessizlik isteyen varsa hemen keselim bu sohbeti! İçlerinden biri hocam lütfen dedi derdimizi anlatıyorsunuz devam edin.Bu hürmetli cevap olurda sohbet devam etmez mi ?

____Dağlarda kır bitkisini bile harika bir estetikle yaratan benim gibi bir odunu yaratmış olamaz.Yeter ki odun olarak yaratılmadığını fark etsin ! İnsan dediğimiz el ayak ve baş değil, İnsan dediğimiz manadır, suret ile kaş değil. Edebiyat, kültür, sanat, estetik ,derinlik inşa etmenin araçları.”Gönül çalamazsın aşkın sazını, ne perdeye dokun, ne teli incit…..”

BAŞARMAK ZORUNDAYIZ …

          Alışık olduğumuz bir Malkoçoğlu filmi seyretmek,yada Cüneyt Arkın başrolde “Kara Murat” hikayesiyle sinema salonları boş kalacaktır .İkna etmek zorundasınız.Teklif cazip olmadıkça ne ikna mümkündür, ne inşa. Daha çok İstanbul için söylüyorum:  Cuma namazları dahil insanların camide söylenen mesajın derinliğiyle alakalı soru işaretleri çoğalmıştır ve cemaat seyrekleşmiştir.

          “Bir alemi görmek kum tanesinde,

          Ve cenneti bir yaban çiçeğinde,

          Sonsuzluğu tutmak avuç içinde,

          Ve ebediyeti tek bir vakit içinde.” William Blake .Bu adamın söyledikleri de yine insan hikayesi. Algısı.İrfanı. Gelecek tefekkürü. Bir alemi görmekse kum tanesinde hayata bakışınız, o zaman alemlerin rabbi olan Allah diye dilinizde  haşa sıradanlaştırdığınızın! farkına varmak mümkün olur.Ve cenneti bir yaban çiçeğinde…altlarından ırmaklar akan cennetle tasvir ettiğiniz elbette çiçeğe yabancı değil. Zaman dediğimiz yaratılmışın ise sonsuzluğu tutmak gibi avuçlarınızda size teselli, armağan olduğunu fark etmenin hayranlığı ve bunun resme dökülüşü, ekrana yansıması bütün sinema salonlarını elbette boş bıraktırmayacaktır.Önce hayal edip, sonra ortaya çıkardığınız bu pratikler insanımız ve dünya için yeni bir medeniyetin ışıklarını parlatmakta değil midir? Öyleyse hayata bakış penceremiz bir an önce farklılaşmalı, taze bilgiyle düşünebilmeliyiz.Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın insan:  varoluşun tınısıyla bir ilgisi vardır.Bu ilgi bizim coğrafyamızda peygamber sevgisiyle zenginleşmiştir.Tevhit ötekini hayatımızdan siler.Kardeş kılar.Ancak bu pragmatik ve hain gözlü bir bakışın tezahürü değil derinlikli bir anlam zenginliği olan kardeşliktir.Kafir dediğimiz insan bile sonuçta :hakkı inkara şartlanmış olanlardan biridir.Fakat her zaman bu şartlanmadan dönmesi imanla zenginleşmesi mümkündür.Varoluşun tınısını hisseden hiçbir insan bizim için öteki olamaz.

MEDENİYET HAKİKAT YOLCULUĞUDUR.

          Güzel ahlak, salih amel ve adalet fikrini yücelttiğimizde yer yer yerinden oynayabilir.Ve Gazze’nin kurtarılmış coğrafyası gibi dünyanın geri kalanı da kurtulabilir. Çünkü bugün dost yaralanmıştır ve gönüllerimiz yaralıdır.Savaş adı altında kadın ve çocuk cinayetleri karşısında sessiz kalan bir dünya hakikatten çok uzaklara savrulmuştur .Ve hastalıklıdır.

TEKLİFLER :

            Hiçbir hakikat yoktur ki ondan koptuğunuzda gerçeklere bir küskünlüğünüz yoksa buluşma yeri ve zamanı hakikattır.İnsana düşen hakikatın izini takip etmektir.Bunun için aklı selim yeterlidir.

          Dünyanın her coğrafyasında bohem bir hayata odaklanmış, nihilizmin pençesinde kıvranan insanların hakikatla buluşması mümkündür.Bu anlamda İngiliz, İspanyol yada Hindistan gibi ülkelerde buna uzak değildir.

          Global dünyada kötülük, kitle iletişimin kolaylaşmasıyla  ne kadar çabuk yaygınlaşmaya meyl ediyorsa, iyiliğinde  eskiye göre çok hızlı yaygınlaşabilme kabiliyeti vardır.

          Hız çağında zamana demir atabilmenin (**) çaresine bakmak önemli.Yaşadığımız zamanı fark ederek ve fark yaratarak üretebilmeliyiz.

          Odaklanacağımız öncelik ekranlarda yaşanan hayatı, gerçekle kuşatmak , insanı insanla buluşturmayı amaçlamalıyız,  hakikate yol arkadaşı bulmak hepimiz için zenginliktir.

          İletişim ise bugünün yükselen değeridir.Bir farkla ki değersizlik üzerinden yürüyen içi boş iletişimin içini doldurmak , değerli buluşmaları çoğaltmak zorundayız.

          Başlangıç olarak kendi ülkemizde, sonrasında ise bütün islam coğrafyasında, akabinde tüm dünyada böyle bir seferberliğin önünü açabiliriz.

          Öncelikle Beştepe Külliyesi merkezli bir beyin fırtınasıyla yapılabilecekler ortaya konabilir ve milletimizin bütün dinamikleriyle insanı insanla buluşturma seferberliği arkasından uluslararası bir beyin fırtınası bir hakikat yolculuğunu taçlandırabilecektir.

          Google tarzı YERLİ VE MİLLİ bir arama motoru kendiliğinden marka değeri bulacak bir yeni değeri gündemlerken, insanların enstrüman çalmak, kayak, gezi ,zikir, yada dağ yürüyüşü yapmak akıllarına ne gelirse başvurabilecekleri güvenli limanlardan sevginin gemisi demir alabilir.İçinde kötülük olmayan her gezi bizimdir ve bir hakikat yolculuğudur.Bu pratikler niyet ve istikametle olgunlaşacaktır.Hiçbiri zor değildir.

_______________________________________________________________________

JOHN CARROL – Batı Kültürünün Enkazı : Hümanizm

ADEM İNCE – Beklemeye Övgü

Ne düşünüyorsunuz?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Comments Yet.

Previous
SOPALI SEÇİMLER VE TÜRKİYE’NİN SEÇİMİ